Florida Gezisi: Miami, Key West, Orlando

29 Haziran – 11 Temmuz 2011

Saat henüz sabahın dokuzu ama otelden çıkar çıkmaz saunaya girmiş gibi hissediyordum. Arabaya yürüyene kadar  kan ter içinde kalmıştım. Üstelik hava o kadar nemli ki nefes almakta zorlanıyorum. O sırada yanımdan koşarak geçen sabah sporuna çıkmış adama deli gözüyle baktım. Ben nefes almakta zorlanırken o ne akla hizmet koşuyor. Vücudu alışmış demek ki, acaba ben ne zaman alışacağım bu sıcak ve boğucu havaya? Hele öğleden sonra yağan yağmurlar yok mu o yağmurlar… Yağmur değil okyanus taşıran Muson Yağmuru mübarek… 

İşte tipik bir Florida gününde aklımdan geçen düşünceler. Peki beni bu mevsimde ABD’nin en güneyine getiren neydi? Aslında her şey Didem ile İtalya’nın Rimini kentinde düzenlenen, spor fuarına gitmemizle başladı. Son yılların yükselen değeri Zumba Fitness da fuarda yerini almıştı. Didem önemli Zumba eğitmenlerinin verdiği derslere katılmış ve vizyonu büyümüş şekilde Türkiye’ye dönmüştü. Sırada ZIN (Zumba Instructors Network) üyesi olmak vardı. Uzun yazışmalardan sonra aslında iki sene önce hak ettiği ZIN titrini de cebine koyup Zumba’nın resmi sitesine eğitmen olarak kayıt oldu. Böylece sitede, sadece eğitmenlere özel bölümlere girmeye hakkı kazandı. Meraktan onun sayfasını incelerken 7-10 Temmuz tarihlerinde Orlando’da yapılacak olan 2011 Zumba Instructors Convention  etkinliğini gördüm. Didem’e kongreden bahsettiğimde heyecanını görünce, sevdiğimi, işi ile ilgili çok önemli olan bu kongreye götürmeye karar verdim. Tabi önce uçak biletleri ve kongreye katılım ile ilgili fizibilite çalışması yapmam gerekiyordu. Bir hafta içinde uçak bileti, kalacağımız oteller, kiralanacak araba ve en önemlisi kongrede Didem’in katılacağı ders ve sertifika programları ile ilgili ayarlamaları yaptık. Başta bazı konularda şanssızlıklar yaşadıysak da sonunda her şey yolunda gitti. 29 Haziran Çarşamba günü Miami’ye uçuyorduk.

Sabahın beşi, AHL’ye güneş yeni doğuyor

29 Haziran, Çarşamba

Amerika serüvenimiz sabaha karşı dörtte AHL’den start aldı. Saat altıda olan İstanbul-Roma uçuşumuz hem uçağın genç bir A321 olmasından hem de exit koltuğunda seyahat etmemizden ötürü oldukça rahat geçti.  Roma-Miami uçuşumuz ise bir kabustu. Döküntü bir 767 ile uçtuk. Uçağın koltuk araları Avrupa uçuşundaki A321’den daha dardı. Aklıma geçen sene Selçuk ile gittiğim Amerika gezisi geldi. Orada da İstanbul-Amsterdam arası çok rahat geçmiş ancak Amsterdam – Los Angeles arası tam bir işkence olmuştu.

Roma’da Miami uçağımızı beklerken…

Miami’ye öğleden sonra üç civarı indik. Sorunsuz bir şekilde pasaporttan geçip ücretsiz servis ile kiralık arabamızı teslim alacağımız merkeze geldik. İstanbul’da Orbitz üzerinden Sixt Car’dan büyük boy bir sedan ayırtmıştım. 13 USD + vergiler/gün. Komik rakam değil mi? Araç olarak bana Toyota Camry verdiler. Bu arada Florida’da araç kiralayacaklar için bir bilgi vereyim. Bu nemli eyaletin yollarının bir kısmı paralı. Sunpass (Miami) ve Epass (Orlando) denilen bizim OGS’ye benzeyen bir sitemleri var. Çoğu gişe nakit kabul etmiyor ve yanlışlıkla geçerseniz 100 USD ceza ödüyorsunuz. O yüzden kafanızın rahat olması açısından araç kiralama şirketine Sunpass istediğinizi belirtmenizi tavsiye ederim. Her şirketin kendi oranları var. Sixt Car bana 7 USD/gün için bu paralı yolları sınırsız kullanma hakkı verdi. Sistem de şöyle işliyor: Siz gişelerden geçerken yavaşlıyorsunuz (durmak yok, 25 mil/saaat), kameralı alıcılar plakanızı okuyor. Eğer daha önceden bu plakaya dair bir ön ödeme varsa sorun yok, kayıt bulamazsa plakaya 100 USD ceza kesiyor.

Camry’nin audio in girişine KYiPHN’u bağlayıp, Garmin’e istikamet verdikten sonra yola koyulduk. Otoparktan çıkarken oldukça kuvvetli bir sağanağa yakalandık. Öyle ki sileceklerin hızı yetmiyordu. Zaten bu ikindi sağanaklarını Miami’de ve Orlando’da epey yaşayacaktık.

Otelden Miami manzarası

Otelimiz Best Western Premier, Miami Uluslararası Havaalanı ile Miami Beach arasında yer alıyordu. Ayrıca Cocowalk’a da arabayla oldukça yakındı. Otel yeni, otopark sorunsuz, odalar genişti. Kahvaltıdan fazla bir şey beklemiyordum ama Rimini ve Milano kahvaltılarıyla kıyaslayınca oldukça zayıftı. Diğer yandan odada mikro dalga fırın vardı ki bu iyi bir şey. Malum Amerika’da porsiyonlar büyük, yiyemediğiniz yemeği lokantadan temin edebileceğiniz mikro uyumlu kaplarda, mini barda saklayabilir, gerektiğinde de mikroda ısıtıp yiyebilirsiniz.

Yağmur hızlı yağdığından ve yol yorgunu olduğumuzdan kapalı bir yere gidelim dedik. Soluğu otele 15-20 dakika uzaklıktaki Aventura Mall’da aldık. Zaten ilerleyen günlerde öğrenecektik ki bu mevsim kapalı mekanlar dışında soluk almak oldukça zormuş Florida’da. Burası Miami’nin lüks alışveriş merkezlerinden biri. Yeni sezon ürünler çok da ucuz değildi. Didem alışverişe dalınca yemek yemeyi de unuttuk. Tuğrul’un önerdiği Five Guys adlı hamburgerci kapanmıştı. In&Out kadar güzel dediği bu hamburgeri artık başka bir gün test edecektim. Bu arada ilk gün izlenimlerim şu şekildeydi. Yağmur bir anda başlıyor ve sağanak şiddetinde yağıyor. Hava inanılmaz rutubetli ve sıcak. Dışarıda nefes alamıyorum. Her yer yemyeşil. Halkın büyük çoğunluğunu Hispanikler oluşturuyor ve bu yüzden birinci dil İspanyolca. Özellikle benimle herkes İspanyolca konuşmak istiyor.  Hayatımda görmediğim kadar çok obezi bir günde gördüm. O kadar kilolular ki alışveriş merkezlerinde küçük elektrikli arabalarla dolaşıyorlar.

Aventura Mall
Aventura Mall

30 Haziran, Cuma

Sabah havayı yine kapalı görünce bugünü de alışverişe ayırmaya karar verdik. Hava çok bunaltıcı olduğundan dışarıda dolaşmanın imkanı yok. Rotamızı Miami’nin 30 mil kadar kuzeyinde yer alan Sawgrass Mills Mall’a çevirdik. Otelden yaklaşık 50 dakika sürüyor. Burası Florida’nın en büyük outleti. Haliyle akşama kadar buradayız. Benim için zor geçen saatler :). Neyse ki Angry Birds var. Öğle yemeğinde Didem’i Cheesecake Factory ile tanıştırdım. Oldukça memnun kaldı. En son Target’a girdik. Bir kaç atıştırmalık ve bir koli su alıp on iki civarı otele doğru yola koyulduk. Dönüş yolunda büyük bir kaza olmuş. O yüzden yarım saat kadar trafikte kaldık. Zaten bundan sonra istisnasız her gün bir ya da daha fazla kazaya tanık olacaktık.

Godiva Cheesecake @ Cheesecake Factory

1 Temmuz, Cuma

Sabah güneşi görünce Miami Beach’in yolunu tuttuk. Otoban, dev gökdelenlerin arasından geçerek şehir merkezini ikiye bölüyor. Miami’nin gökdelenleri oldukça meşhur. Amerika’nın bu en zengin kenti, gökdelen sıralamasında NY ve Chicago’nun ardından üçüncü sırada yer alıyor. Bu zenginliğin kaynağı olan finans merkezini geçtikten sonra uzun bir köprü ile Miami Beach’e giriyoruz. Köprüden geçerken dev seyahat gemilerini görebilirsiniz. Miami Limanı bu dev seyahat gemilerinin üssü konumunda. Bahamalara ve Karayiplere sefere giden bütün turistik tur gemileri buradan kalkıyor. Miami için turizm de çok önemli bir gelir kaynağı.

Arabayı News Cafe’nin az ilerisine park edip South Beach’e girdik. Özlemişim okyanusu. Güneş o kadar etkiliydi ki 50 faktör kreme rağmen omuzlarım sızladı. Su ise umduğumdan ılıktı. Hatta çok üşüyen Didem bile rahat rahat girdi. Yüzdüğüm en ılık okyanus suyuydu. Alp ile Yine Atlantik’e kıyısı olan Cape Town’da telef olmuştuk. Bozcaada’nın suyu bile oranın yanında hamam suyu gibi kalır.

South Beach

Sıcağa daha fazla dayanamayınca otele dönmeye karar verdik. Ama önce öğle yemeği için Cocowalk isimli alışveriş – eğlence merkezine gittik. Şehrin ilk kurulduğu yerler olan Coral Gables, Coconut Grove bölgelerine yakın olan bu alışveriş merkezi, aynı zamanda şehrin ilk büyük alışveriş merkeziymiş. Daha sonra restorasyona girerek modern bir hale getirilmiş ama ruhunu korumuş. 

Yemekten sonra yine sağanak yağmur başladı. Otele gidip duş aldıktan sonra tekrar Sawgrass Mills’e gittik. Malum outlet o kadar büyük ki Didem dün gittiğimizde bitirememişti. Bana yine Angry Birds yolları gözüktü.

Cocowalk
Didem @ Cocowalk

2 Temmuz, Cumartesi

Bugün Atlantik Okyanusu’nun üzerinde yol alacağımız için heyecanlıydık. Florida’nın güneyinde, Florida Keys adı verilen, irili ufaklı 17.000 ada bulunmaktadır. Bunlar bulundukları enlemden ötürü subtropikal adalar. Bizim gideceğimiz meşhur Key West adası bu  ada zincirinin en batısında yer alıyor. Zaten  adı da bu özelliğinden geliyor.  Meksika Körfezi’ni çeviren ve Küba’ya doğru uzanan bu takım adalar bir birine “Overseas Highway” denilen 1 numaralı meşhur yolla bağlı.  Yol üzerindeki köprülerden en uzunu ise Seven Mile Bridge.  Bu arada Küba demişken şunu da belirtmeden geçmeyelim. Amerika Küba’ya ambargo uygulamasa, buradan Küba’ya hızlı feribot olsa ne güzel olurmuş. Zira Key West – Küba arası sadece 90 mil. 

İklimden dolayı oldukça yağış alan bu adalar yemyeşil bir tabiata sahip. Kah bu yeşil adaların içinden kah mavi-yeşil okyanusun üzerinden geçerek Key West’e ulaştık. Bu arada yolda yağmura da yakalandık. Yine de Miami ile kıyaslarsak buralar kuru sayılır, zira Miami Amerika’nın en çok yağış düşen ikinci kenti. Yine yağmurlu geçen gün sayısı sıralamasında ilk onda yer alıyormuş.

Miami – Key West
Okyanusun üstünde giden, adaları birleştiren köprülerden biri
Kiralık arabamız: Toyota Camry

Arabayı şehrin tarihi merkezinde, Key West Akvaryumuna yakın bir yere park ettikten sonra Duval Street denilen şehrin turistik alışveriş ve eğlence caddesini gezmeye başladık. Didem bir mağazaya daldıkça ben de kendime gölge bir yer arayıp oradan fotoğraf çekiyordum. Meşhur cadde güneş tepede olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Akşam olunca çok daha şenlikli oluyordur. İkimiz de burayı çok beğendik. Aslında burada bir gece kalabilirmişiz. Caddeyi boydan boya geçip tekrar okyanusa ulaştık. Ünlü yazar Ernest Hemingway’in evini ve en batıdaki deniz fenerini görme işini ise yemekten sonraya bıraktık zira sıcağın etkisiyle oldukça yorulmuştuk.

Key West’in tarihi merkezi
Didem @ Key West
Key West Akvaryumu
Duval Street

Saat altıya doğru küçük biraderim Tuğrul’un mutlaka git dediği Benihana adlı Japon et ve deniz ürünleri lokantasında yerimizi aldık. Lokanta beş buçukta açıldığında oldukça boştu fakat bütün masalar da rezerve edilmişti. Benihana’ları Japon usulü ocak başı olarak tanımlayabiliriz. Oturduğunuz 8 kişilik masaya entegre dikdörtgen bir sacın üzerinde sizin verdiğiniz siparişler Maraş Dondurmacılarını aratmayan aşçılar tarafından pişiriliyor. Şanslıysanız bu aşçı Japon oluyor. Yemeğin sunumu oldukça keyifli, tadı da gayet güzeldi. Özellikle Fried Rice dedikleri sacın üzerinde yaptıkları tavuklu, yumurtalı, baharatlı pilavı mutlaka deneyin. Yemekten öyle mutlu ayrıldık ki deniz fenerine gitmeyi unuttuk. Bir anda kendimi Miami yolunda buldum. Üç saatlik bir yolculuğun sonunda Miami’ye ulaştık.

Benihana @ Key West
Dönüş yolunda adalardan biri

3 Temmuz, Pazar

Bugün plaj günü. Erkenden kahvaltımızı edip Miami Beach’in yolunu tuttuk. Sahilde Lincoln Road’a yakın bir yere  arabayı park ettik. Öğleden sonra üçe kadar orada kalmamızı sağlayacak dolarları park makinesine atıp oradan aldığım bileti camın önüne koydum. Bu makineler iyi olmuş. Eskiden fellik fellik çeyreklik arardık parkmetreler için.

Plaj sabahın erken saatleri olmasından ötürü boştu ama ilerleyen saatlerde epey kalabalık olacaktı. Su yine ılıktı. Bu sefer yanımda bana neredeyse bedavaya gelen deniz gözlüğümü de getirmiştim. Onun da şöyle bir hikayesi var. Sawgrass Mills’de gezerken outletin iphone uygulaması olduğunu öğrendim. Zaten wi-fi hizmeti de vardı. Yükleyince bazı firmaların indirim kuponları olduğunu gördüm. Sports Authority’de 100 USD üzeri alışverişlerde 25 USD indirim kuponu olduğunu görünce Asics Nimbus 13’lerimi buradan almaya karar verdim. Beraberinde aldığım gözlükler de bedavaya gelmiş oldu. Amerika’da alışveriş yapıyorsanız outletlere gitmeden önce internetten indirim kuponlarını araştırmakta fayda var.

South Beach
Güzel bir Pazar sabahı

Öğlene doğru plajdan ayrılıp Miami Beach’in alışveriş ve eğlence caddesi olan Lincoln Road’a gittik. Bir nevi Miami’nin Nişantaşısı diyebiliriz. Cadde üzerinde bir çok ünlü marka ve lokanta yer alıyor. Tabi benim en çok ilgimi Apple Store çekiyor. Caddeyi gezdikten sonra bir İtalyan Lokantasında pizza yedik. Fena değildi ama Kuzey İtalya gezimizdeki pizzalar gibi değildi. Lincoln Road’da biraz daha vakit geçirdikten sonra duş için otele döndük.

Lincoln Road
Lincoln Road
Lincoln Road

Akşam üstü planımızda Aventura Mall vardı. Didem alışveriş yaparken ben sessiz bir köşe bulup beleş internet ile surf yaptım. Zaten ben Amerika’dayken ülkede yer yerinden oynamıştı. Şike şüphesiyle Aziz Yıldırım başta olmak üzere bir sürü insan sorgulamaya alınmıştı. Biraz gazeteleri dolaştım, biraz da Angry Birds oynadım. Hani bu şekilde alışveriş merkezi gezmeye devam edersek üç yıldız yapmadığım bölüm kalmayacak.

Akşam yemeğinde Five Guys’tan çizburger yedik. Özellikle patatesleri süperdi. Hamburgeri de fena değildi ama In&Out’u tek geçerim. Didem ise hamburgeri pek beğenmedi. Hatta Burger King’in daha iyi olduğunu söyledi. Ağız tadı tabi bir şey diyemem.

Alışveriş merkezini kapattıktan sonra Down Town’a indik. Biraz arabayla dolaşıp ışıltılı gökdelenlerin arasından geçtik. Daha sonra da Biscayne Adası’na gidip bu pırıltılı dünyayı bir de karşıdan seyrettik. Aslında adada bir de Bill Baggs isimli eyalet parkı var ama gittiğimiz saatte kapalı olduğundan gezemedik. Miami’deki son gecemizi aşağıdaki manzaraya dalarak bitirdik.

Miami

4 Temmuz, Pazartesi

Bugün Amerika’nın milli bayramı olan “Bağımsızlık Günü”. 4 Temmuz 1776 tarihinde bir bağımsızlık bildirgesi yayınlanmış ve Büyük Britanya Krallığından ayrıldıklarını ilan etmişler. Zaten bu özel günün yüzü suyu hürmetine mağazalarda epey indirim yapılmıştı. Alışveriş için güzel bir zamandı bizim bulunduğumuz tarihler.

Sabah erkenden kalkıp kahvaltı ettik. Amacımız son bir kez okyanusta yüzmekti. Saat sekiz buçukta South Beach’teki yerimizi almıştık. Ama şansımıza hava kapalıydı. Üstelik arada yağmur serpiştiriyordu. Yine de yaklaşık iki saat kumsalda ve okyanusta vakit geçirdik. Hatta bir ara güneş bulutların arasından bize göz kırptı. Otele dönüp duşları aldıktan sonra yaklaşık dört saat sürecek olan Orlando yoluna koyulduk. Sunpass’imiz olduğunda kalabalık olmayan ücretli yolda rahat bir şekilde yol alıyorduk. Hız sınırı 70 mil/sa olmasına rağmen 80 mil/sa hızın altında pek giden yok. Ben de trafiğin hızına göre el gazını kilitleyip bağdaş kurdum. Didem her zamanki gibi sağ koltukta uyuyordu. Yolun bir bölümünde oldukça kuvvetli bir sağanağa yakalandık. Dün yağmadı ya bugün arayı kapatıyor sanırım. Silecekler yetişmeyince oldukça yavaşlamak zorunda kaldım.

Miami – Orlando

Öğleden sonra Orlando’ya vardık. Otelimiz Radisson, tema parklarına yakın, otel ve eğlence yerlerinin bulunduğu International Drive üzerindeydi. Otele girişte ufak bir sorun yaşadık. Ben rezervasyonu booking.com üzerinden yapmıştım ancak otel bu rezervasyonu göremedi. Neyse ki oda müsaitmiş ve benim aldığım fiyata yakın bir orandan odayı verdiler. Oda Miami’deki kadar yeni değildi ama onun kadar genişti. Üstelik içinde evyesi, tam boy buzdolabı ve mikro dalga fırını olan mutfağı da vardı.

Odaya yerleştikten sonra ver elini Premium Outlet. Didem’in alışveriş enerjisine şaşırıyorum. Gerçi o yan koltukta uyuyarak geldi. Ben de şöyle bir yalandan döndüm alışveriş merkezini. Saat on birde burası kapanınca yine Target’ın yolunu tuttuk. Kahvaltılık bir şeyler alıp otele döndük.

5 Temmuz, Salı

Orlando’daki ilk sabahımızda güneş sıcak yüzünü gösterdi. Rutubet açısından buranın da Miami’den aşağı kalır yanı yok. Bugün programımızda Sea World var. San Diego SeaWorld’den sonra Orlando SeaWorld’u de görmüş oldum. Bütün şovlar çok güzeldi. Özellikle katil balinaların rol aldığı One Ocean Show görülmeye değerdi. Didem de oldukça etkilendi. 

Sea World

Öğle yemeğimizi ise köpekbalığı akvaryumunun hemen yanında yer alan “Sharks Underwater Grill” adlı lokantada yedik. Burası akvaryumun hemen yanı olduğunda yemeğinizi köpekbalıklarını seyrederken yiyebiliyorsunuz. Oldukça güzel bir atmosferi var. Yalnız yemek saatinden 3-4 saat önce rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

One Ocean Show
Shamu
Şovlardan bir diğeri
Sharks Underwater Grill
Sharks Underwater Grill

Yemekten sonra bir banka oturmuş dinlenirken iki Amerikalı oturdu yanımıza. Kadının çocukları önümüzden geçen Roller Coster’a binecekmiş. Biraz sohbet ettik. Aslında binmek istiyormuş ama benden geçti artık dedi. Bunu duyunca gaza gelen Didem haydi biz binelim dedi. Emin misin dedim, evet dedi. Tabi bindikten sonra, özellikle en yüksek noktaya yavaş yavaş çıkarken epey söylendi. Roller Coster şimdiye kadar bindiklerim içinde en değişiğiydi. Oturduğunuz koltuk 90 derece dönüyor. Siz aşağı bakar pozisyonda, taklalar atıp turu tamamlıyorsunuz. Didem indikten sonra fenalaştı. Bir müddet yalpaladı sonra da yediklerini çıkardı. O hastalanınca biz de otele geri döndük; gün erken sonlandı.

Florida’nın simgelerinden timsah
Florida’nın bir başka simgesi flamingolar

6 Temmuz, Çarşamba

Bugünkü programımızda yine bir eğlence parkı var: Universal Studios Florida. Orlando, Amerika’nın önemli tatil yerlerinden biri. Okullar tatil olunca tüm ülke buraya akıyor. Bir çok eğlence parkı var. Biz ancak iki tanesine gidebildik zira yarın Zumba Kongresi başlıyor. En büyük park olan Disney ise bir başka sefere kaldı ki orasının hepsini gezmek 4 gün sürüyormuş. 

Universal Studios’a ikinci gelişim. Daha önceki Amerika gezilerimden birinde Los Angeles’taki Universal’i ziyaret etmiştim. Tabi o zamandan bu zamana bir çok şey değişmiş.

Universal Drive
Didem @ Universal Studios Florida

Universal iki parktan oluşuyor. Biri bizim gezdiğimiz Studios diğeri hemen yanındaki Universal’s Island of Adventure. Bunlara ayrı ayrı bilet almanız gerekiyor. Zaten bir günde ikisini birden dolaşmak zor. Dün yaşadığımız olaydan sonra  Roller Coster’ları pas geçip diğer gösterileri seyrettik. Bu arada park o kadar kalabalıktı ki her gösteri için yaklaşık 30-40 dakika, o sıcakta kuyruk bekledik. Seyircilerin bizzat yarışmacı olarak katıldıkları canlı Fear Factor çok eğlenceliydi. Ama favorim, çocukluğumun filmi ET oldu. Bisikletler üzerinde filmden bir bölümü bizzat yaşadık. Hatta serüvenimiz ET’nin gezegenine kadar sürdü.

Didem @ Universal Studios Florida
Didem Çakmaktaş biraz acıkmış
Fear Factor Live
Jaws
Hollywood makyaj sırları
Jamaika’dan selamlar 🙂
Dünya’nın en büyük Hard Rock Cafe’si
NBA City Restaurant

Didem Universal’i çok sevdi, park kapanıyordu ama bizimki ayrılmak istemiyordu. Disney’e gitse ne yapacak acaba? Parkı terk edip Mall at Millenia’ya gittik ama bu sefer alışverişe değil. Burada bulunan Cheesecake Factory’nin bahçesinde güzel bir akşam yemeği yedik. Florida’da bu mevsim lokantalarda iç mekan için sıra bekliyorsunuz. İstanbul’da ise bahçe, teras olsun diye sıra beklediğimizden olsa gerek içeri mi dışarı mı diye sorulduğunda otomatikman dışarı diye cevap veriyorum. Zaten hava kararmış etraf bir parça serinlemişti. Rahatsız olmadan yemeğimizi yedik. Bu arada şansımıza iki gündür yağmur yağmıyor, çok enteresan.

Ayrılamıyordu

7 Temmuz, Perşembe

Ve işte Didem’in beklediği an geldi. Bugün Zumba Kongresi başlıyor. Peki nedir bu Zumba? Kolombiya kökenli Beto Perez’in icadı bir fitness dersi. Latin dans figürleri ile dans ederek hem eğleniyor hem de kalori yakıyorsunuz. Durum böyle olunca özellikle kadınlar arasında oldukça popüler bir ders. Amerika’da bulunduğum 13 gün boyunca bir çok spor salonunda Zumba ile ilgili ilanlar gördüm. Zaten Rimini ve Florida’yı gördükten sonra Zumba ile ilgili vizyonum da değişti. Florida’da millet Zumba ile yatıp kalkıyor. Yazılı ve görsel basında oldukça fazla yer alıyor. Buradaki kongreye dünyanın dört bir tarafından 6000 küsur eğitmen gelmiş. Yani Amerika’da Jennifer Lopez’inden tutun da sıradan ümitsiz ev kadınına kadar herkes Zumba yapıyor.

Üstelik bu yıl kongrenin 10.’su düzenlendiğinden ayrı bir önemi var. Didem iki sertifika sınıfına girecek (Zumbatomic ve Zumba Toning) ve çeşitli koreografi derslerine katılacaktı. Onu kongrenin yapılacağı Orange County Convention Center’a bırakırken heyecanı yüzünden okunuyordu.

Ben de kendimi elektronik mağazalarına verdim. Best Buy senin Radio Shack benim dolaşmaya başladım. Sonra bir telefon geldi. Didem bir şeyini unutmuş getirebilir miyim diye soruyor.

Jani Roberts & Didem @ Zumba Toning Class

Kongre merkezine giderken kuvvetli bir sağanak başladı. Didem’den sonra otele gitmeye karar verdim. Arabadan otele girene kadar sırıl sıklam olmuştum. Yollar nehir olmuş akıyordu. Söylene söylene odaya girdim. Bu yağmurda dışarı çıkmanın imkanı yoktu. Ben de odadan biraz banka işlerimi halledeyim dedim. Kredi kartlarımı ve hesabımı kontrol ederken küçük çaplı bir şok yaşadım. Yapı Kredi hesabımdan 6800TL ATM kartım tarafından çekilmişti. E ben çekmediğime göre nasıl oldu bu iş. Hemen bankamı aradım. Onlar da durumu doğruladılar. St Petersburg’daki bir ATM’den üst üste 11 işlem ile hesabım boşaltılmıştı. Kartı iptal ettirdim hemen. Önce aklım Rusya’ya gitti, sonra Tampa yakınlarındaki St Petersburg’u hatırladım. Kartı nerede kullandığımı hatırlamaya çalıştım. Sadece bir kere benzin istasyonundaki pompanın üstündeki kart yuvasına sokmuştum. Sanırım bu yuvada kartı kopyaladılar ama benim anlamadığım pin kodunu bilmezken ve günlük ATM’den para çekme limitim 1000 TL iken nasıl oluyor da hesabım boşaltılabiliyordu. Hesabımda 50000TL olsa hepsini alabilecek miydi bu kart korsanları? Peki bankam beni nasıl koruyor, hesaptan bu kadar çıkış yapılıyor neden beni uyarma gereği duymuyorlar? Sorular, sorular… Bütün keyfim kaçmıştı. Akşam Didem’i aldığımda da hiç bir şey yapmak istemiyordum.

Zumba Toning Class

8 Temmuz, Cuma

Didem’i eğitime bıraktıktan sonra BMW Orlando’ya gittim. Çağla, Alp’in doğum günü için motosiklet pantolonu sormuştu. Fakat burada hiç pantolon yoktu. İki üç tane mont vardı o kadar. Hayatımda gezdiğim en zayıf BMW Motosiklet dükkanı buraydı. BMW’den sonra Staples, Target, Florida Mall, Best Buy, Millenia Mall şeklinde gezdikten sonra Didem’in çıkışına gittim. Biraz da onunla alışveriş merkezi dolaştık. Moralim hala dünkü olaya bozuk. Öyle alışveriş yapmakla da düzelecek gibi değil.

Didem @ 2011 Zumba® Instructors Convention, Orlando, FL

9 Temmuz, Cumartesi

Dün NASA’nın uzay mekiği son seferine çıktı. 12 Nisan 1981 tarihinde Columbia’nin fırlatılmasıyla başlayan uzay mekiği macerası, dün fırlatılan STS-135 Atlantis’in 21 Temmuz’da Kennedy Space Center’a iniş yapmasıyla son bulacak ve bir dönem kapanmış olacak. Ben daha İstanbul’dayken ziyaret edeceğim yerleri araştırırken bu uçuşu görmüş, hemen bilet almak istemiştim ama ne yazık ki biletler tükenmişti. 

NASA Kennedy Space Center Visitor Complex

Didem’i kongresine bıraktıktan sonra ben de Cape Canaveral üssünün bulunduğu Merritt Adası’na doğru yola koyuldum. Yaklaşık bir saatlik bir otoban yolculuğundan sonra Kennedy Space Center Visitor Complex’e ulaştım. SeaWorld ve Universal’in biletlerini önceden almakla ne iyi ettiğimi, burada güneşin altında bir saatten fazla kuyruk beklediğimde daha iyi anladım. Buraya ne diye bilet almadığımı ben de bilmiyorum. 35 derece sıcakta sıra beklerken kendime epey söylendim.

KSC’da çok güzel vakit geçirdim. Her çocuk gibi ben de (bir dönem için)  büyüyünce astronot olmak isterdim. Şimdi çocukken hayalini kurduğum uzay mekiklerine girip çıkıyor hatta uzaya fırlatma simülasyonuna giriyordum. Uzay ile ilgili Imax filmleri seyrediyor, füzeleri yakından inceliyordum. NASA’nın merkez binasını yakından görüp, fırlatma rampalarını ziyaret ediyordum. Alice Harikalar Diyarında’nın Kayı versiyonunu yaşıyordum. Yani benden keyiflisi yoktu. Banka kartımın kopyalanmasını bile unutturmuştu bu gezi bana. Ama ne yazık ki zaman kısıtından ötürü bütün etkinliklere katılamadım. Tabi en çok da son uzay mekiğinin fırlatılmasını seyredemediğime üzüldüm. Her şeye rağmen Florida’daki en güzel günüm olmuştu.

Muhtelif füzeler
Uzay Mekiği ve onu sırtında uzaya taşıyan roketleri
Uzay mekiğinin hangarı
Uzay mekiği fırlatma rampası
Apollo seyahatlerinin kontrol odası
Aya ayak basılmasının Dünya basınına yansımaları, alt sırada soldan 3. gazeteye dikkat
Buradan uzay mekiği fırlatmalarını seyredebiliyorsunuz
Moon Rock Cafe @ Apollo / Saturn V Center
Astronot Van
Apollo’yu aya taşıyan Saturn V roketi
Apollo komuta modülü
Ay taşı
NASA Merkezi: Hacim olarak Dünyanın 4. büyük binası
Uzay Yolu serisinden Atılgan’ın bire bir köprü modeli
i’ll be back…

10 Temmuz, Pazar

Bugün Amerika’daki son günümüz. Didem’i kongreye bıraktıktan sonra soluğu Premium Outlet’de aldım. Yeğenlerime ve aileme hediyeler aldım. Kendim için de şu ana kadar sadece bir ayakkabı bir de gözlük aldığımı fark edince adet yerini bulsun hesabı bir kaç parça kıyafet aldım. 

Öğleden sonra üç buçukta Didem’i aldım. Milenia Mall ve Premium Outlet’i kapattıktan sonra son akşam yemeği için ikimizin de konseptini çok beğendiğimiz Benihana’yı tercih ettik. Otele dönünce de bavullara giriştik.

11 Temmuz, Pazartesi

Kahvaltıdan sonra arabayla Miami’nin yolunu tuttuk. Yolda yine sileceklerin yetmediği bir sağanağa yakalandık. Arabayı teslim edip havaalanına geçtik. Geldiğimiz gibi yine Roma aktarmalı sıkıcı ve uzun bir uçuştan sonra İstanbul’a vardık. İstanbul’a sıcak diyorlar ama Florida’dan sonra üzerime hırka alasım var.

Eve dönüş yolu @ Miami Int Airport

Florida İzlenimleri

  • Yaz dönemi mümkünse Florida’ya gitmeyin. Hem çok sıcak ve nemli;  hem de Amerikalıların tatil dönemi olduğundan tema parkları çok kalabalık oluyor.
  • Halkın büyük çoğunluğunu Hispanik dediğimiz Latin kökenliler oluşturduğundan birinci dil İspanyolca.
  • Yaz döneminde öğleden sonra sürekli kuvvetli sağanaklar görülüyor.
  • Kapalı alanlar klimalar çok kuvvetli çalıştığından buz gibi. Bir içeri bir dışarı şeklinde alışveriş yapıyorsanız hasta olabilirsiniz.
  • 4 Temmuz haftası olduğundan her yerde indirim var.
  • Alışverişteki vergi oranı %6 ile en düşük eyaletlerden biri. Özellikle Orlando’da alışveriş ve konaklama daha ucuz.
  • Çok kötü araba kullanıyorlar. Her yağmurda istisnasız kaza gördük.
  • Çok kötü besleniyorlar. Hayatımda görmediğim kadar çok obezi burada 13 günde gördüm. Kaliforniya’nın gözünü seveyim.
  • Kredi kartlarınıza ve ATM kartlarınıza sahip olun. Bilmediğiniz, güvenmediğiniz noktalarda nakit kullanın.
  • Uzaya merakınız varsa Orlando’daki Kennedy Uzay Üssünü mutlaka ziyaret edin.
  • Boyunuz uzunsa Alitalia ile Atlantik ötesi uçuş yapmayın. Uçaklar eskilikten dökülüyor ve koltuk araları çok dar. Üstelik sadece bir bavul bir de el bagajı hakkınız var ki toplamda 31kg yapıyor. KLM ve France Air’de aynı durumdalar. THY boşuna Avrupa’nın en iyi havayolu seçilmemiş.
  • Araç kiralarsanız Sunpass ya da Epass için ön ödeme yapmayı unutmayın. Navigasyon cihazına paralı yollara girme deseniz bile sapak kaçırıp paralı yola girme ihtimaliniz var. Tatilde gezerken stres yapmanın bir anlamı yok.
  • Miami-Key West yolu muhteşem. Özellikle de güneş batarken.
  • Bir akşam yemeğine Benihana’ya gidin. Eminim oldukça eğleneceksiniz. Key West’teki okyanusun hemen yanındaydı, tavsiye ederim.
  • Biz göremedik ama Orlando’ya gittiyseniz Disney Magic Kingdom’ı mutlaka görün.
  • Son olarak dans etmeyi seviyorsanız mutlaka Zumba ile tanışın. May the Zumba be with you :).
Gezinin özeti 🙂
Bu da Didem’in Facebook Sayfası: facebook.com/zumbawithdidem