22 Ekim 2005
Hafta içi sürekli meteorolojinin sayfasına girip hafta sonu havanın nasıl olacağına bakıyordum. Güzel olduğunu görünce arkadaşlara haber verdim. Selçuk Adana’ya gideceğinden onun durumu kesin değildi. Erdem ve Ahmet tamam dediler. Ben aramadan Selçuk Akan (büyük Selçuk) aradı. Kalp kalbe karşıymış. O da motora binelim dedi.
Cumartesi sabahı hava süperdi. Erken kalkıp bazı işlerimi hallettim. Yukarı çıkıp biraz tesisatçımızın başında durdum. Öğlene doğru Onat’ı arayıp geziye davet ettim ama hem motorun aküsü bitmiş hem de Sapanca’ya gitmesi gerekiyormuş. Ona da bir BMW GS alacağız inşallah. Aslında Selçuk’un abisinin satılık 5000km de Suzuki DL1000 i var. Fiyatı da uygun. Telefonda aklıma gelmedi.
Saat ikiye doğru evden çıktım. Kara kızımı geçen hafta yıkayıp paket yapmıştım. Brandasını Cuma günü çıkarmıştım. Tuğrul, Honda Güvenli Sürüş Eğitimini almış, öğrendiklerini benim motorda denemişti.
Benzin alıp Bimex’in yolunu tuttum. Erdem, Selçuk ve eşi Duygu gelmişlerdi. Selçukların aile dostları olan Seher de bize katıldı. Ahmet ile Kavacık’tan aşağı inen Anadolu Hisarı yolunda buluşacaktık. Ben fotoğraf makinemi evde unutmuştum. Erdem de getirmemiş. Selçuklar’a gidip onun makineyi almaya karar verdik. Seher’e hemen kask, bellik, eldiven ayarladık. Gerçi eldivenleri takmadı. Kısaca arkamda nasıl oturacağını tarif edip Selçuklar’ın evine, fotoğraf makinesini almaya, yola koyulduk. Makineyi aldıktan sonra TEM’e çıkıp Kavacık’a doğru yola koyulduk. Seher rahat bir artçıydı. Gerçi virajlarda arada terse yatıyordu ama yeni binenler için normal. Bir de araya mesafe koyuyor. Fren yapınca bu sefer gelip çarpıyor tekrar yavaş yavaş geri giderken bu sefer motorun arkası sağa sola geziyor. Buradan yeni artçılara sesleniyorum. Sürücü ile aranızda boşluk bırakmayın. Onu sıkıştırmaktan çekinmeyin. Sonuçta fren yapınca gelip pat diye vurmak daha dengesiz bir durum yaratıyor.
Anadolu Hisarı sapağından TEM’den çıktık. Seher arkadaki Ahmet mi diye sordu. Aynaya bakınca 1000RR’ı ve Obi Van Ahmet’i gördüm. Vraouum diye geçti gitti yanımdan. Artçım olmasa peşine takılır viraj yapardım. Sorumluluk işte. Sahile inip yer yer kalabalık yoldan Kavak’a ulaştık. Tepeye eski Ceneviz kalesine çıkıp foto çekildik. Benim kameram yanımda olmadığından size manzarayı tam olarak gösteremiyorum. Selçuk da hep bizi çekmiş sağ olsun.
Epey foto çekildikten ve manzarayı seyrettikten sonra yavaş yavaş motorları bıraktığımız yere doğru yürüdük. Onları görünce aşka gelen Selçuk yine foto çekmeye başladı. Ben de içlerinden seçtiğim en güzelini aşağıya koydum.
Tepeden aşağıya inince Kavak’ın içinde durduk. Erdem’in karnı açıkmış. Erdem ve Selçuklar bir yere girip bir şeyler yediler. Ben de iftara gideceğim Nezih’teki kebapların hayalini kurdum.
Yemek faslı bitince yola koyulduk. Sahilden yolu uzatmayıp hemen yeni yapılan Beykoz-Kavacık yolundan TEM’e çıktık. TEM çok kalabalıktı. Yer yer emniyet şeridinden, yer yer aralardan gidip Ataşehir’e ulaştık. Ataşehir’de Selçuk motorunu bırakıp arabasını alacaktı. Seher’i Selçuklar’a verip ben Bostancı’nın yolunu tuttum. Artçımı indirdikten sonra gazı açtım. Bir viraj, iki viraj… Tam gaza gelmiştim ki arka frene biraz fazla basıp arka tekeri yanımda gördüm. Kaydıra kaydıra u döndükten sonra akıllı uslu bir şekilde Bimex’e vardım. Selçuk Bertan’ı da görüp diğer arkadaşlarla vedalaştım. Sonra ver elini Nezih. Ama servis kötüydü, sigara dumanı çoktu, ayva tatlısının kaymağı az, ayvası sertti… Nedense ailecek ne zaman iftara gitsek bir şeyler ters gidiyor.