2 Nisan 2006
Bu hafta sonu nereye gitsem diye düşünüp duruyordum. Motosiklet fuarı olduğundan bir çok arkadaş fuara gidecekti. Selçuk ise Tekirdağ’a gitmeyi düşündüğünü söyledi. Ben Tekirdağ yolunu sevmiyorum. Otobandan gidiyorsun hiç bir esprisi yok. Zaten daha 15 gün önce Çanakkale’ye giderken geçmiştim o yoldan. Cumalıkızık’a gitmeyi düşünüyordum. Daha önce İkitekerden giden arkadaşlar vardı. Nasıl gitmişler diye siteyi açtım. Bir de ne göreyim Bursa grubu Pazar günü için Dolamitler aman Domaniç gezisi düzenliyormuş. Saat 10:00’da Özdilek’ten hareket edeceklermiş. Akşam epey geç olmuştu. Ben saati kurayım, kalkabilirsem giderim diye düşünüp yattım.
Sabah yedide saat çalmadan kalktım. Pencereden dışarı baktım. Güzel bir gün olacaktı. Bilgisayarı açıp Pendik – Yalova feribotuna bilet aldım. Çabucak hazırlanıp Kara Kız’ın yanına indim. Lastik kontrolünü yapıp yola koyuldum. Bostancı’dan biletimi aldım. Pendik’e geldiğimde feribotun kalkmasına beş dakika vardı. Feribot boştu, benden başka da motor yoktu.
Feribotta iyi kötü bir kahvaltı yaptım. Aslında bir önceki feribota binip kahvaltıyı Özdilek’te yapmak istiyordum ama uyku tatlı geldi. Feribottan indikten sonra hız sınırlarına uyarak Bursa’ya doğru gaz açtım. Yanımda Selçuk olmadığından iki radarı da sorunsuz geçtim. Karşı yönden akın akın motorlar geliyordu. “Fuar için İstanbul’a gidiyorlardır” diye düşündüm. Rahat bir yolculuktan sonra Bursa’ya vardım. Özdilek’ten hemen önce bulduğum bir benzincide depoyu doldurdum. Oradan Özdilek’e girdim. Bir sürü motor vardı. Motordan inip oradaki arkadaşlarla selamlaştım. Mehmet ve Deniz hemen yakınlık gösterdiler. Arkadaşların bir kısmı Bandırma’dan gelmişler ve fuar için İstanbul’a gidiyorlarmış.
Domaniç grubu olarak saat on gibi yola koyulduk. Yolda iki motor daha bize katıldı. Rotamız Keles – Tunçbilek – Domaniç – İnegöl zaman kalırsa İznik Gölü şeklinde olacaktı. Rahat bir tempo ile ilerlemeye başladık. İlk hedefimiz Keles.
Keles’e kadar bir kaç mola verdik. Keles’te de kahvaltı için durduk. Ben zaten kahvaltı ettiğimden bir şey yemedim. Kendimi İnegöl Köftelerine hazırlıyordum. Bazı arkadaşlar sucuk ekmek yediler.
Keles’te bir süre oyalandıktan sonra tekrar yola koyulduk. Vadiye, Tunçbilek’e, inen yol oldukça manzaralıydı. Ayrıca güzel virajlar vardı ancak yolun zemini oldukça kötüydü.
Vadiye indikten sonra bir kere daha mola verdik. Aslında her molanın bir nedeni vardı ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Kalabalık grup gezisinin böyle dezavantajları olabiliyor. Bizim grup genelde ya benzin ya da elleri üşüdüğü için durur :).
Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz Oğuz Ağabey’i bu gezide cismen de tanımış oldum. Daha önce İkiteker sitesinden gıyabında tanıyordum. KBB doktoru kendisi. Gezi boyunca öncü motorumuzdu. Artçımız ise gezinin başlığını açan İsmail Hatip’ti. Geziyi bir de sevgili İkiteker üyelerinin kaleminden ve objektifinden izlemek isterseniz aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=6749
Tunçbilek öncesi yol epey bozuldu. Uzun bir süre toprakta yol aldık. Her tarafımız toz toprak oldu. Tunçbilek’e gidip termik santralin fotoğrafını çekmemek olmaz. Evet Tunçbilek’te de çay molası verdik :).
Tunçbilek’ten sonra Domaniç’e doğru yola koyulduk. Yol biraz düzelmişti. Rakım yükseldikçe yol kenarında henüz erimemiş karlara rastladık. Tabi durup fotoğraf çekildik. Oldukça sık mola verdiğimizden yol bitmiyor saat de ilerliyordu. Kaskımın koyu vizöründen ötürü karanlığa kalmak istemiyordum. Tekrar yola koyulduk. Bu sefer ki hedefimiz İnegöl.
Sonunda İnegöl’e ulaştık. Önce şehrin içine girdik. Meşhur bir köfteci varmış ona gittik. Ama yer bulamayınca yol üstündeki köftecilere gitmeye karar verdik. Orhan’da durduk. Motorları park ettik. Oğuz Ağabey bizim için pazarlık yapıp fiyat aldı sağ olsun. Ama kendi köfteye kalamadı. Evde bekleyeni varmış.
Ben köfteciden saat 17 civarı arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldım. Onlar Bursa’ya dönüyordu ben ise İznik üzerinden Yalova’ya. Yenişehir yoluna sapıp gaz açtım. Yol oldukça eğlenceliydi. Asfaltı nispeten güzeldi. Trafik yoğunluğu da azdı. Sonunda İznik Gölü göründü. Ben her virajdan sonra durup fotoğraf çekiyordum. Oldukça dik ve keskin virajları arkamda bırakıp gölün kenarına indim.
Saat, farkına varmadan epey ilerlemiş. 19:00 feribotuna yetişmek istiyordum. Göle paralel, hızlı bir tempo ile yol almaya başladım. Geçen yaz Ayvalık dönüşü feribotu kıl payı kaçırıp Ahmet’in diline düşmüştük. Gölü güney tarafından geçip Orhan Gazi’ye ulaştım. Saat 18:45 idi. Yolun düzelmesi ve genişlemesi ile biraz daha hızlandım. Yalova’ya yaklaşınca gruplar halinde motorlara rastladım. Fuardan geri dönüyor olmalılar, o zaman feribot boşalmıştır diye düşündüm. Biraz daha hızlandım. Tam 19:01’de gişelerindeydim. Baktım gemi duruyor, rahatladım. Biletimi alıp son araç olarak feribota bindim.
Feribotta başka motorlar da vardı. Sahiplerine bakındım ama göremedim. İki tur attıktan sonra arka tarafa gidip dışarı oturdum. Kara Kız mahsun mahsun geminin en arkasında beni bekliyordu.
Pendik’e geldiğimizde hava iyice kararmıştı. Ben vizörü kapatınca gece güneş gözlüğü takmış gibi oldum. Eve kadar vizör açık yol aldım. Akşam biraz baş ağrısı çekecektim. Güzel bir gezi oldu benim için. Eve vardığımda odometre 422km gösteriyordu. Hem yeni arkadaşlarla tanıştım hem yeni yerler gördüm. Bakalım haftaya yol beni nereye götürecek.