17 Temmuz 2005
Yaklaşık üç aydır İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Caddebostan – Dalyan arası sahil yolunda hummalı bir çalışma yürütüyor. Bütün yürüyüş, koşu, bisiklet yolları yenileniyor, çevre düzenlemesi yapılıyordu. Hatta bu çalışmalar bana bir janta mal olmuştu. Malum bisiklet kazamdan bahsediyorum. 15 Temmuz tarihi itibariyle proje bitmiş olacaktı. Caddebostan plajı ise bir hafta önce 10 Temmuz tarihinde Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk tarafından açılmıştı. Büyükşehir benim bildiğim kadarıyla henüz bir açılış yapmamıştı. Sanırım son makyaj çalışmalarını da bitirip öyle açmak istiyorlar.
Ben de dün sabah sekizde kameramı boynuma asıp bisikletime atladım. Üç ay boyunca gözümün önünde yapılan bu vahayı fotoğraflayıp sizlerle paylaşmak istedim. Önce aç Kayı oynamaz deyip Şimşek Fırınından kaşarlı simit aldım. Marmara Yelken’e geldiğimde simiti çoktan mideye indirmiştim. Yolun karşısına geçip Caddebostan parkurunun başlangıç noktasında yerimi aldım. Bisikletimin yeni yol bilgisayarını (Sigma Sport BC1200) sıfırladım. Dijital kameramı çıkardım ve ilk fotoğrafı çektim. Sağ alt tarafa gölgem bilinçli olarak düşürülmüştür :).
Yolun bu kısmı geçen hafta asfaltlandı. Burada henüz çizgiler çizilmemiş. Yolun sağ tarafının da çimleri henüz döşenmemiş. Çimleri kamyonlarla getirip halı gibi döşediler. Böyle çok daha hızlı ve güzel oldu. 50-60 metre kadar sonra yol genişliyor ve bisiklet yolu başlıyor. Aşağıdaki resimde de görebileceğiniz gibi yaya yolu ve bisiklet yolu çizgilerle birbirinden ayrılmış. Ayrıca sembollerle de kimin nereden gideceği gösterilmiş ama yurdum insanı ısrarla bisiklet yolunda yürüyor. Peki şaşırdık mı?
Yolun hemen sağındaki potaların olduğu yer çok güzel düzenlenmiş. Parke taşları ve dinlenme bankları ile insanın içini açıyor. Potalara daha sonra tekrar değineceğim. Şimdi parkuru geziyoruz.
Sahilde en beğendiğim yapılardan biri olan Ragıp Paşa Köşkü çevre düzenlemesi sayesinde daha bir güzel duruyor sanki. Köşkün benim için diğer bir anlamı da sabah koşularımda dönüş yolunda onu görünce rahatlıyorum: “Tamam artık son metreler, haydi Kayı az kaldı”.
Oyun parkı da değişimden nasibini aldı. Bütün oyun istasyonları yenilendi. Hepsi olması gerektiği gibi ağaçtan yapılmış. Yere ince deniz kumu dökülmüş. Hani utanmasam gidip oynayacaktım. Alp Eren’i alıp gelmek lazım buraya onun ayağına biz de nasipleniriz.
Aşağıdaki resimde sağda kıvrılıp giden yol da tartan pist! Açık hava ilanlarında tartan pist lafı geçince heyecanlanmıştım. Artık daha rahat koşabilecektim. Gelin görün ki belediyenin tartan pistten anladığı farklı bir şeymiş. Çakıl taşının üstüne suni çim halı koyup onun da üzerine kum döktüler. Geçen cuma deneme amaçlı üzerinde koştum ama hiç hoşuma gitmedi. Oldukça yorucu ve dizim için acı veren bir zemin. Asfalttan koşmaya devam.
Biraz daha ilerleyince bu sefer yeni istasyonunu görüyoruz. Eski yerinden daha ileri alınmış. Aslında parkurun başında olsa benim için daha iyi olur. Buraya kadar koştuktan sonra insan zaten ısınmış oluyor. Bütün alet edevatlar yeni. Dönen silindirin ne işe yaradığını ise bilmiyorum. Bir nevi yürüyüş bandı olarak mı düşündüler acaba. Onu gördükçe aklıma Taş Devri geliyor. Güzel bir ön tekerlek olurdu.
Üç dört pedal sonra kedili kadının bulunduğu Caddebostan Plajına vardım. Küçük kulübesinde hayvanlarıyla yaşayan bir teyze. Bir sürü kedisi ve köpeği var. Annem hep kedili kadın dediğinden ben de öyle diyorum. Açılan plaj onun için iyi mi oldu kötü mü bilemiyorum. İnsanlar ellerinde karpuzlar, kumanyalar, havlular, şemsiyeler yavaş yavaş plaja geliyorlardı. Plajın hemen başına da deniz suyu tahlil raporlarını asmışlar.
Sahilin boş olmasına aldanmayın. Saat henüz sekiz buçuk. Çimler gayet güzel olmuş. Asfalttan da toz toprak temizlense iyi olur ama hala bazı yerlerde çalışmalar devam ediyor. Benim tahminim açılıştan önce bir güzel temizleyecekler yolu.
Arkadaşları toplayıp piknik yapmak lazım. Biraz bisiklete bineriz sonra Beyaz Fırından nevaleleri alır sahile geri döneriz. Kahvaltıdan sonra da bir güzel çimlerde güneşleniriz. Hatta amerikan futbolu oynar millete hava atarız. Hayat bu işte :). Neyse biz gezimize dönelim. Geldik ikinci plajımıza. Buranın etrafını set ile çevirmişler. Büyük Kulüp’ün önüne denk geliyor. Hatta fotoğrafta gördüğünüz deniz vinci, bir iskele yapıyor. Daha önce Büyük Kulüp güneşlenme iskelesi olarak açık hava ilanlarında görüyordum ama yaklaşık bir aydır hiç bir çalışma yapılmıyor. İlanlar da kaldırılmış. Muhtemelen izin sorunu çıktı ve inşaata ara verildi.
Artık parkurun sonuna yaklaştık. Daha önce parke taşı olan kısım da asfaltlanmış. Koşarken pek anlaşılmıyor ama bisikletteyken asfaltın oldukça dalgalı olduğunu hissediyorsunuz. Bu kısmın çizgileri henüz çizilmemiş. Yine sağ tarafta bir ısınma istasyonu var. Arka tarafların çimleri ise henüz serilmemiş.
Parkurun sonunda yol bilgisayarım 2.27km gösteriyordu. Tabi ufak bir hata payı olabilir. Buradan geri dönüp parkuru tersten fotoğraflamaya başladım.
Güneş önden geldiği için bu taraftan çektiğim fotoğrafların kalitesi daha düşük oldu. Fotoğrafçılıkta ışık çok önemli. Ters ışıkta çalışıp sanatsal işler yapan iyi fotoğrafçılar da var ama benim amacım bisikletin tepesinden inmeden hatta durmadan foto çekmek olduğundan böyle sanatsal bir çabam olmadı.
Dönüş yolunu daha hızlı aldım. Caddebostan’a varınca basket potalarının olduğu alanı tekrar fotoğrafladım. Potaları da yakından görüntüledim. Adamlar yeni pota yaptılar ama eskilerinden kötü oldu. Direkleri tam gömmediklerinden bütün potalar hem yüksek hem de salınıma giriyor. Çemberler ayarsız. Kiminin kafası kalkık. Her şey yeni ama nedense kurulum aşamasında gereken özen gösterilmemiş. Altı üstü arkalarına iki pul fazla takacaklar. Zaten bu sorunu Beyaz Masaya da bildireceğim.
Bu arada yazının başında belirttiğim meşhur tartan yolun başlangıcı da burası. Burada halının deseni daha iyi belli oluyor :).
Bu kadar fotoğraftan sonra biraz da bisiklete bineyim diye düşündüm. Caddebostan’da asfalta inip son sürat Bostancı’ya doğru pedal çevirmeye başladım. İlk gazla 33-35 km/sa hız yaptım haliyle laktik asit birden vücuduma dağıldı. Bacaklarım yavaş yavaş şişip beni dinlememeye başladılar. Biraz yavaşlayıp vücudumun laktik asitle başa çıkmasını bekledim. Bostancı’dan tekrar yürüyüş yoluna girip güneşi arkama aldım. Caddebostan Balık Adamlar Kulübüne gelince durup müstakbel rüzgar sörfü okulumun fotoğrafını çektim.
Daha sonra parkuru bir de hakkını vererek geçeyim dedim. Ortalama bir hızla Dalyan’a gidip geldim. Caddebostan plajı kalabalıklaşmaya başlamıştı.
Güzel bir gezi oldu. Hava da çok güzeldi. Gerçi gezinin sonlarına doğru ısınmaya başlamıştı. Zaten eve gelince amele yanığı olduğumu da gördüm. İstanbul çok güzel ama bir de böyle bakarsan tadından yenmiyor. Muhtemelen bu parkur İstanbul’un en güzel spor alanı. İstanbul Büyükşehir Belediyesine teşekkürler.