Erikli Şelaleleri Motosiklet Gezisi

7 Nisan 2013

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! Baharın gelişi ile içimdeki gezme dürtüsü uyandı. 23 Nisan’da Bukefalos ile geçen sene olduğu gibi yine güney turuna çıkacağım. Bu gezi öncesi aygırımı kış uykusundan uyandırıp sağlığı bu uzun tura uygun mu diye kontrol etmem gerekiyor. Nitekim iki aydır sadece kedilere döşek görevi yapan Buke akü problemi nedeniyle çalışmadı. Takviye kablosu ile çalıştırdıktan sonra biraderin garajından çıkıp eve geldim. Aküyü özel şarj cihazı ile çakmak girişinden bahçedeki 220V prize bağladım. Üzerinden 24 saat geçtikten sonra Cumartesi günü tık diye çalıştı. Evet artık turuna çıkmaya hazırız.

Rota: Feribot – Yalova – Sepetçioğlu – Gemlik – Hayriye – Teşvikiye – Çınarcık – Yalova – Feribot

Pazar sabahı saat dokuzda Hillside CC Trio’da yoldaşlarımla buluştuk. Ali ağabey ile Alp benden önce gelmiş, o gün Belgrad’a koşuya gidecek olan Has Kral tayfasından Kemal, Acer ve Burak ile sohbet ediyorlardı. Aslında onları da fotoğraflayacaktım ama servisleri kalktı. Az sonra da Selçuk ağabey geldi. Artık yola koyulmaya hazırdık. İstikamet Erikli Şelaleleri. İlk durak Eskihisar feribot iskelesi. Burada Tuzla’ya taşınan Erdem ile buluşacağız.

Soldan Selçuk İnanlı, Alp Aktaş, Ali İsmet Ural @ Hillside CC Trio

Gezide iki yeni makinemiz var. Ali ağabeyin Kawasaki 1400 ZZR ile Erdem’in Yamaha FZ1’i. Erdem’in motor değiştirme hızına ben yetişemiyorum zaten. Bundan önce alıp sattığı Ducati’sini göremedim bile. Eskihisar’da Erdem ile buluşup Topçular’a geçtik. Feribotta büyük bir Vespa grubu vardı. Zaten havayı güzel bulan motorunun üstüne atlamıştı bugün. Motora binmek için ideal bir gün. Hava ne sıcak ne soğuk. Güneş de bulutların arkasına gizlenmişti. Hoş fotoğraflarım için biraz kendini gösterebilse daha güzel olurdu.

Sepetçioğlu

Yalova çıkışındaki Sepetçioğlu tıklım tıklım doluydu. Bahçede yer bulamayınca mecbur içeri oturduk. Burayı bilmeyen varsa şiddetle tavsiye ederim. Kahvaltısı oldukça başarılı. Hele o sıcak bazaları yok mu? İçine bal-kaymağı doldurup doldurup yiyorum. Nasıl olsa motor kullanmak da bir nevi spor. Enerjiye ihtiyacım var.

Sepetçioğlu’nda mükellef kahvaltı soframız
Manzara molası

Gemlik’e kadar tatlı bir tempo ile yol aldık. Hava biraz daha ısınmıştı. Armutlu çıkışında duble yoldan ayrıldık. Selçuk Ağabey en öne geçip ortanın üstünde bir tempo ile virajları yutmaya başladı. Ben de yavaş yavaş Buke’yi ısıtıyordum. Sert girdiğim virajlardan rahat çıktığıma göre lastiklerin durumu iyi. Karacaali’yi geçtikten sonra Selçuk ağabey’in önüne geçip manzara molası için durdum. Zaten az ilerden de Delmece Yaylası yoluna sapacaktık. Burada fotoğraf çekilip tekrar yola koyulduk.

Ali İsmet Ural Ağabey ve yeni motoru

Sahilden içeri girince yol bozuldu. Ali Ağabey’in motoru için pek hoş olmadı. Selçuk Ağabey’in motoru ise Karadeniz gezisinden böyle ,hatta çok daha kötü, yollara alışık. Buke ise kendi yolunu bulduğu için mutlu. Çukur, mıcır dinlemeden beni bulutların üstünde uçuruyor. Bir süre sonra yol çatal oldu: Hayriye ve Selimiye. Ben neden bilmiyorum Hayriye’yi tercih edip sola döndüm. Garmin’de yol zaten gözükmüyordu. 10-15 km kadar gidince Armutlu tarafına doğru gittiğimizi gördüm. Durup yol sorduk. Yanlış girmişiz. Gerisin geriye döndük. Hayriye’den sonra yine o çatala geldik. Bu sefer bizi kocaman bir tabela karşıladı. Erikli Yaylası, şelaleler, Delmece Yaylası ve bir kaç yer daha. Ulen bu tabelanın aynısını neden sahil tarafından gelen için koymazsın? Söylene söylene Selimiye’ye doğru saptık.

Delmece Yaylası

Mıcırlı ama yemyeşil dar bir yolda ilerliyorduk. Yoldaşlarımı bilmiyorum ama benim keyfim gıcırdı. Bazı ağaçlar henüz çiçek açmamıştı, bazıları ise çiçeklerini döküp yapraklanmışlardı. Derken geniş bir düzlüğe çıktım. Evet Delmece Yaylası’na gelmiştim. Buke’den inip fotoğraf makinemi çıkardım. Arkadan gelenleri yolda fotoğrafladım.

Delmece Yaylası
Ali Ağabey suyun tadını test ediyor

Yaylayı geçtikten sonra yol tekrar ormana girdi. Bayılıyorum virajlı orman yollarına. Lakin hem asfaltın kalitesizliği hem de her an önünüze dana çıkma ihtimali, ki bir kaç kere çıktı (Bülent Ağabey seni sordular :)), nedeniyle motoru fazla yatırıp kaldırmadan kullanıyorum. Ha önümde hızlı giden bir Batu insanı olsa peşine takılırdım. Ne de olsa danalarla ilk teması o sağlayacak. Ama bizim satış uzmanımız bu geziyi pas geçti. Alp ile şaşırdık mı, hayır. Bakalım 23 Nisan gezisinde ne yapacak.

Alp yeni çizmelerini kontrol ediyor. Sanırım su geçirmiyor ve altları da kaymıyor 🙂

Nisan ayında olduğumuzdan sular coşmuş durumda. Minik bir şelale ve onun minik deresini görünce tekrar duruyorum. Grupta geldik mi sesleri yükseliyor. Bazılarının çay içesi var. Ben fotoğraf için durdum diyorum. Selçuk Ağabey sahile gidelim, denize karşı oturalım diyor. Ali Ağabey ise minik şelaleye tırmanıp suyun kalitesini test ediyor. Güzelmiş su. Burada bir de toplu fotoğraf çektirip tekrar yola koyuluyoruz.

Toplu fotoğraf
Bahar, manzara, virajlar… Bir de asfalt düzgün olsa…

Artık şelalelere yaklaşmıştık. Yalova Kent Ormanı tabelasını görünce oradan içeri girdim. Yol topraktı. Bir kaç yüz metre gidip motoru park ettim. Selçuk Ağabey ve Ali Ağabey bir süre gelmediler. Toprağa girsek mi girmesek mi diye bir zirve toplantısı yaptılar sanırım. Sahilde kahve içmek varken ne yapacaksın şelaleyi zihniyeti ile karşı karşıyaydık ama yaşa hürmet var bizde. Zaten az sonra sökün etti bizim ağır ağabeyler.

Şuursuz motorcular

Motorları park ettiğimiz yerden şelalelere yaklaşık on dakikalık orman patikası ile ulaşılıyor. Bu mesafeyi yürümek istemeyen bir grup motorlarını bu dar patikaya soktu. İster gençlik ateşi deyin ister eşeğin kulağına su kaçırıyorlar… Ama hem bizi hem de aileleri rahatsız ettiler. Sanki enduro parkuru burası. Bir de daracık tahta asma köprüye girdiler. Ulen nerden biliyorsun seni taşıyacağını? 

Şuursuz motorcular
Kim tutar Ali İsmet Ural’ı! Üçer beşer çıktı merdivenleri.

Patika boyunca Selçuk ve Ali Ağabeyler sızlanmaya devam etti. Hatta bir ara siz çıkın bakın şelaleye biz sizi burada bekleriz dediler. Ama sonra acaba pişman olur muyuz düşüncesi ile arkamızda gelmeye devam ettiler. Patikanın sonunda bizi uzun ve dik bir merdiven bekliyordu. Ali Ağabey spor niyetine üçer beşer çıktı merdivenleri. Bana da onu fotoğraflamak düştü. Hatta baktı güzel fotoğraf çekiyorum bir de ağaca tırmanıp Survivor pozu verdi. Selçuk Ağabey kibar adam. O eski mankenlik günlerinden kalma bir duruş ile fotoğrafa dahil oldu.

Bu poz Facebook’ta beğeni rekoru kırdı 🙂
Alt Şelale

Merdivenlerin tepesinde zaten şelalenin sesini duyuyorsunuz. Bir kaç adım sonra alt şelale karşınıza çıkıyor. Hemen önünde bir seyir terası var. Korkulukların da yardımıyla uzun pozlama yaptım. Tabi yanımda tripodum ve ND filitrem olsa ne pozlar çekerdim. Aslında atölye çalışması düzenleyip tam takım gelmek lazım bu şelaleye. Buna ışık ayaklarım, şemsiyelerim ve flaşlarım da dahil. Tabi en önemlisi Didemim ile gelmem lazım ki bana güzel sahneler için ilham versin.

Şelalenin sahibi gibi poz vermiş Ali Ağabey 🙂
Üst Şelale

Alt şelalenin üzerine çıkınca bu sefer üst şelale sizi karşılıyor. Ne yalan söyleyeyim bu çok daha güzel ve görkemli bir şelale. Uzun pozlamak için kayanın birine tünedim. Dizlerimden destek alıp aşağıdaki kareleri çektim. İstanbul’a sadece bir kaç saat uzakta olan bu doğa harikası bölgeye bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim. Eğer Mart-Nisan aylarında gelirseniz su bol olduğundan çok görkemli bir şelale sizi karşılayacaktır.

Alp ve Erdem şelalenin fotoğrafını çekiyorlar

Burada yarım saat kadar geçirdikten sonra motorların yanına indik. Büyüklerin acelesi olduğundan onlar önden gitti. Biz de Erikli Yaylasını geçtikten sonra yol kenarındaki bir çay bahçesinde muhabbet ettik. Feribottan sonra İstanbul yolunda poyraza yakalandık. Hava dönüyordu. Eve geldiğimde rüzgar yüzünden, dayak yemiş gibi hissediyordum. Popom da bir miktar tutulmuş. 23 Nisan’a kadar açmak lazım. Güney gezisinde yeniden beraber olmak dileğiyle…

Üst Şelale, Erikli, Çınarcık