26 – 29 Ağustos 2005
Dalışa başladığımdan beri Kaş’a gitmek kısmet olmamıştı. Türkiye’nin en güzel dalış noktası olarak bilinen Kaş’ı çok merak ediyordum. Özellikle de 58 metrede başlayıp 70 metrelere kadar yayılan uçak enkazına dalmak istiyordum. Bu hafta sonu Uçak Dalışı için Kaş’a gittik.
Cuma akşamı yola koyulduk. Yol uzundu. Sabah saat 8 civarı Kaş’a giriş yaptık. Konaklayacağımız otel Aquapark, yarımadada yer alıyor ve Meis adasına bakıyordu.
İlk gün tam bir hayal kırıklığı oldu. Tekne saat onda kalkacaktı. Biz de erken gidip odalarımızda dinleniriz diye gece yolculuğu yapmıştık. İlk kötü haber otelden geldi. Boş oda yoktu. Odalar onikide boşaltılacakmış fakat bizim girişimiz öğleden sonra ikiyi bulacaktı. Ahmet resepsiyondaki kıza şirinlik yapıp iki odayı hazırlattı.
Teknenin saat birde kalkacağını öğrendik. Saat bire yirmi kala limana ulaştık. Tekne dalış teknesi değildi. Güneşlenme güvertesi çok küçüktü. Zaten diğer dalış teknelerinin yanında ufacık kalıyordu. Bir şeyler atıştırıp teknenin hazır olmasını beklemeye başladık. Malum tekne o kadar küçük ki öğle yemeği bile çıkmıyordu.
Tekne dörde doğru kalktı. Her şey aksi gidiyordu. Saat beş civarı ilk dalışlarımızı yaptık. Suyun altına inince bütün sinirim geçti. Kaş çok farklıymış. Suyun altı çok net. Saroz ve Ayvalık ile kıyaslanmayacak kadar güzel. İkinci dalışı geç olduğu için yapmadım. Zaten bütün gece uykusuz kalmış, yorulmuştum. Dalıştan sonra güvertede biraz kestirdim.
Ertesi sabah tekne saat on civarı limandan hareket etti. İlk dalış uçağa yapılacaktı. Uçak, Meis adasının karşısına denk geliyor. Yörenin diğer adı da Flying Fish. Normalde uçan balıklar oluyormuş ama ben göremedim. Belki mevsimi değildi. Uçak dalışı için hazırlıklara başladık.
Ben daha önce batığın araştırmasını yapmıştım. Uçak İkinci Dünya Savaşı sırasında henüz belirlenemeyen bir nedenden dolayı Meis adası yakınlarındaki bir resifin derinliklerine batmış. Üç pervaneli İtalyan savaş uçağını bölgenin dalış merkezlerinden biri bulmuş. Uçağın motor bölümleri 58 metrede görülmeye başlamakta, kuyruk ve diğer metal parçaları meyil nedeniyle 70 metre derinliğe kadar uzanmaktaymış.
Dalışa Bülent Hoca liderlik edecekti. Önce bize dalışla ilgili ön bilgileri verdi. Önden Bülent Hoca gidecekti. Arkadan Ahmet ile Türker, onların arkasından Selçuk ile ben. En arkadan da Serkan Hoca gelecekti. Dalış sorunlu başladı. Ahmet’in ahtapotu hava kaçırmış. Bülent Hoca bir ara grubu durdurdu sonra dalışa devam ettik. Bülent Hocayı ben ve Selçuk izliyorduk. Ahmetler arkada kaldılar.
Resiften hızla aşağı iniyorduk. Derinlik göstergem adeta otomobil devir göstergesi gibi hızla hareket ediyordu. Yirmi beş, otuz metre civarında kocaman bir orfoz gördük. Resife fazla dikkat edemiyordum, bütün dikkatim Bülent Hoca ve dalış ortağımdaydı. Bir de hava göstergesinde tabi ki :).
Yaklaşık kırk beş metre civarında benim sağımda uçak batığını gördüm. Pervaneler ve kuyruğa kadar olan iskeleti rahatça görünüyordu. Tam yanına indiğimizde derinlik 60 metre civarı olmuştu. Pervanenin birini tuttum. Sonra arkaya dolandım. Motorlar ve pervaneler gayet iyi durumdaydı. Ama başka da bir şey kalmamıştı. Daha önceki seneler dalanlar pilot kabininin de iyi durumda olduğunu yazmışlar ama ben kabin neyin göremedim. Herhalde her batığa inen bir parçasını hatıra olarak yanında götürmüş.
Yaklaşık bir dakika kadar batığın yanında durup çıkışa geçtik. BC lere havayı basıp yukarı roketledik. Fazla sallanmadan yukarı çıkıyorduk. Aksi takdirde zincirde epey deko yiyecektik. Duvarı hızla tırmandık. Çok başarılı bir dalış olmuştu sadece 3 dakika deko yedik. Dalış notları şöyle oluştu:
Max derinlik 64 metre
Süre 22 dakika
Min su sıcaklığı 23 derece
İkinci dalışı kanyon bölgesine yapacaktık. Öğle yemeği olarak, bakkaldan aldığımız bisküvileri yedik. Daha önce de dediğim gibi teknede/kayıkta öğle yemeği çıkmıyor. Saat üçe doğru dalış hazırlıklarına başladık. Dalış ekibi Serkan Hoca hariç aynıydı. Bülent Hocanın peşi sıra vadiye indik.
Üç tarafı duvarla çevrili, yaklaşık on metre genişliğinde 25 metre derinliğinde bir vadi. Duvar çeşitli canlılara ev sahipliği yapıyor. Ufak bir mağaraya girdik. Sonra tekrar vadide ilerledik. Vadinin sonunda bir yamaç başlıyor. Yamacın hemen kıyısında da eski bir batık var. Kuru yük gemilerine benziyor. Biraz da onu inceledikten sonra bacaya gittik. Burada da yaklaşık iki metre çapında baca şeklinde bir kovuktan geçip yukarıya çıkıyorsunuz. Bu geçiş de çok zevkliydi.
Yüzeye hemen çıkmadık. Teknenin altında havayı bitirdik. Maksimum 40 metreye inmiştik. Dalış ise 43 dakika sürmüştü.
Akşam üstü otele dönünce önce havuza girdik. Sevgili yeğenim Alp Eren de bizi ziyarete geldi. Baktı biz yüzüyoruz o da suya girmek istedi :).
Akşam yemeğini otelde yiyip Kaş’a indik. Biraz dolaşıp otele geri döndük.
Sabah kahvaltıyı erken yapıp havuza indik. Bugün dönüyorduk. Alp Eren ile havuzda oynadık. Su kaydıraklarından kaydık. Hopladık zıpladık.
Öğlen saat bir civarı İstanbul’a dönüş yoluna koyulduk. Uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a vardık. Aşağıdaki resimleri de dönüş yolunda çektik. Özellikle Kaş – Finike arası çok virajlı bir yol. Tam motor yolu. Viraj için Dolamitler’e gitmeye gerek yok :).